15 Ekim 2013 Salı

makasçının dilemması

tek başına olmak o kadar da zor olmasa gerek diyorum. yatıyorum yatakta. mavi yatak örtüsünün altında. tartıyorum, deşiyorum, düşünüyorum vesaire. ağlıyorum bir yandan. kahkahalar duyuyorum. haberi yok. meni gibi ortalığa saçılmış popüler kültür ürünleriyle meşgul. kafatasında peydahlanan yankıları duyuyorum. koşuyorlar, beyninin kıvrımlarından güç alıp kendilerini bir oraya bir buraya fırlatıyorlar; laubali, ustalıkla.

yalnızım. o kadar yalnız olamam bir daha dediğim anda yalnızım. tartıyorum. irdeliyorum. didik didik ediyorum yine. kahkaha atıyor. doğru gelmiyor bu iletişim kopukluğu. alabildiğine engin, alabildiğine kısıtlayıcı, bir o kadar da yaralayıcı. deli gibi yalnızım yine. orada, o mavi yatak örtüsünün altında. sanki tüm dünyanın yükü sırtımda. ancak ve ancak klişelerle ifade edebiliyorum içinde bulunduğum durumu. yapamıyorum öteki türlü. ağlak bir ezgi. hep aynı şarkılar. ahmak hissediyorum. ziyadesiyle ahmak ve ahlaksız. hep suçlu, hep pişman, hep tek başına. 10 yıl + 3 hafta, 10 yıl + 2 gün. fark etmez. hep suçlu, hep pişman, hep tek başına. hep ağlak ezgiler. baştan sona zayıf. idealize edilenin dışındakiler paramparça. sebepler sonuçlar ortada. söylemeye çalışmaktan bıktıracak kadar ortada. apaçık. göz alıcı bir netlikte ve tam karşımda. 

kader değil diyorum bu; bu kaderin ötesinde bir seçim: seçimler bütünü. yanıma geldi. ben makasçıyı arıyordum. nerede o amına koduğumun makasçısı diyordum. nerede o orospu çocuğu? mumu söndürdüm. anlamsız bir gizleme çabası. nerede o orospu çocuğu? hangi deliğe saklandı? makasçı. orospu çocuğu makasçı.. orospu çocuğu.