18 Mart 2015 Çarşamba

Süreçler ışık hızına çıktığına göre, sorunsuzca evlerimize dağılabiliriz beyler..

aklımda neredeyse hiçbir şey yoktu. ta ki, carrie'nin abu dabi sahili boyunca yürüdüğü sahneye kadar. geri geliyordu orospu. gerçeğin çölü ilelebet kayboluyordu az kalsın. tutmasaydık düşüyordun. sen de haklısın be johnnie. sen de haklısın yavrum. 

"Özür dilemeyi bilmemek ile özür dilemeyi aklına bile getirmemek arasındaki farkın önemsizleştiğini hissettiğiniz noktada; işte tam da bu noktada "her şey değişebilir ama hiçbir şey yitirilmezdi" cümlesi çarpacak suratınıza. Tıpalara açılan kapılar kapanacak bir bir, ardı ardına. Siz de bu çarpan kapılar korosunun ihtişamı karşısında donup kalacaksınız. O sırada gülümseyerek kucaklayacağım sizi ve diyeceğim ki: "tebrik ederim. tekilliğe ulaştınız!"

Ve başlayacağız konuşmaya. Her şeyin yitip gidebileceğini bıkmadan tekrarlayacağız. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz. Bizler, bedenlerimiz, sevdiklerimiz...

Tanıdık tabloların, etinizden et koparan o pek spesifik -ama geçici- acının, düştüğümüz durumların ve işittiklerimizin anlamı kısacık bir anda yitirilebilir. Çünkü anlam, her yerde gizlenebiliyor olsa da, bazı durumlarda onu arayıp bulmanız gerekir. Saklanmasının sebebi kavranmak istemesidir. Anlamın bile istekleri vardır. Unutmayın onları yaratan bizdik. Eğer inlemelerini sağlarsak, pekala onları öldürebiliriz. " 

diyecekken günler geçti ve yaklaştık gerçekliğin sınırına. ne yaklaşması gerçeklik dibimizde. tastamam hazırız şimdi. artık ağlak melodiler yok. makasçıyı aramıyoruz mesela ama hala yoldayız. yine yoldayız hep yoldayız niye yoldayız amk. bazen yolda olmaktan bile bıkıyorum. yol biter johnnie. 

yürüyoruz işte napıcaz. yollardan değil, zamanların üzerinden geçiyoruz.. bir insanın yürüme potansiyelini asla küçümseme johnnie.. burada kurallı cümleler yok. kurallı cümlelerin anasını sikeyim ben. kurallı cümleler yolun bittiği yerde kaldı. hatırlıyorsun kaybolup giden zemini. unutmazsın johnnie. ben unutsam sen hatırlarsın canımın içi. iyi ki varsın. 

soda bitti johnnie. soda da biter. bunu bir yere not etsen iyi olacak galiba. çünkü ben hatırlasam da unutmuş gibi yapacağım. sana ihtiyacım var. hayatın, evrenin ve her şeyin sorumluluğu senin omuzlarında johnnie. kıyamam lan sana. 

ama insan bitmez johnnie. insan istemekten vazgeçmez. 10000 yıldır aynı terane. sokun o taleplerinizi götlerinize demek istiyorum johnnie. böyle suratlarına tüküre tüküre. sakin olamıyorum johnnie. duyarsızlaşamıyorum. şu anasını siktimin uzamında kıçı kırık bir guru olmayı beceremiyorum. ayrıcalık sorumluluktur johnnie. insanlar bunu anlamaz johnnie. 1000 yıldır aynı terane. 1000 yıldır aynı eyvallah. 1000 yıldır aynı çapsızlık, aynı akılsızlık, aynı anlayışsızlık.

"çözdük biz seni. gerçekten! sen bir balkabağısın. çünkü taleplerimizi karşılamadın. çünkü isteklerimiz senden, senin benliğinden, hissettiklerinden ve hissedebileceklerinden daha önemli. sen önemsizsin. sen zaten önemsizdin. sen bizi kesemedin. ama biz seni yendik! biz seni alt ettik. yo yo.. sen izin verdiğin için değil. bilakis biz seni alt etmek istedik. çünkü senin mükemmel olduğunu düşünmüştük. aslında düşünmedik. ne yaptık bilmiyoruz. gerçekten. çünkü biz oturduğumuz yerden konuşuruz. hiç bir sik bilmeden konuşuruz. ama iyi yaparız. ama iyi yaptık. biz senin ağzına sıçtık. yey! "

ben onların dikatomik kafalarını sikeyim.. 

bir insan neden balkabağına dönüşür johnnie. anlatayım mı yavrum? anlayacak mısın? dinleyecek misin? gerekli mi gerçekten? çikolata bitmesin johnnie. bi' şey yap.. uyumak istemiyorum. ne diyorum ben johnnie? ne zırvalıyorum 20 senedir? ha koçum anlat ya. anlat konuş benimle. niye beceremiyorum ben guru olmayı be yavrum? neyim eksik benim onlardan?

her şeyi geçtim. niye üretemiyorum anasını siktimin yerinde johnnie? salak mıyım ben johnnie? saksımıyım amk. balkonun önündeki saksılar bile bir işe yarıyor johnnie. abidik gubidik otlar çıkıyor topraktan çiçekleri sulamadığım halde. sulamadığım halde çiçekleri. kendi kendilerine yaşıyorlar, oluşuyorlar falan. ben niye bi şey üretemiyorum johnnie? bu yaşadığımız hayat mı johnnie? saksı bile değiliz johnnie.. 

sigara da biter johnnie. ya da bittiğini zannedersin. sen öyle zannediyorsan bitmiştir. sen öyle sanıyorsun johnnie. 

Nihayet. bir masa dolusu müdavimin arkalarına yaslandığını görüyor gibiyim. az önce yürekten bir oh çektiler. gidelim johnnie.. doğuya gidelim. kapadokya'ya değil, japonya'ya. nakano semtinde kaybolmaya gidelim. ben o maskeli adamların maskelerini sikeyim.. 

bıktım johnnie. bıktım anasını satayım.