30 Kasım 2021 Salı

iyi bir grafiker

şu anda etrafımda iki kara sinek dolaıyor. sanırım beni keşfetmeye çalışıyorlar. ben ise arnavut ciğerinin pişme süresinin 2 dakika olduğu bilgisini kafama kazıyorum.

bunu dile getirebilmek, yazabilmek, bu da bir şey sonuçta. İyi bir emare olarak alınmalı ele. Gerizekalılık mefhumunun en azından benim için baki bir gerizekalılık olamayacağı önermesinden hareketle ve wittgenstein gibi susmadan uzun cümleler kurabiliyorsam hala, bir umudun var olduğunu söyleyebilirim.

ocağa bakıyordum o sihirli kelimeleri söylediği anda. Gizli özne kullanmamıştı; ve o sırada çalan şarkıyı kesinlikle hatırlamıyorum. Bugün kabotaj bayramı. 

Rüzgarın resmini yapabilirsin, elektriğin, resmini yapabilirsin mutluluğun da resmini yapabilirsin. Peki ya ara gazın resmini yapabilir misin? Abidin? Orda mısın Abidin? Kahve demleyeyim mi Abidin? Mısır alayım Abidin? Mısır da mı yemezsin Abidin? Buz var mı Abidin? Buzu nerede bıraktık Abidin? Eli sopalı adamlar var Abidin. Çayımda da karanfiller.

İki hastanenin ortasında oturuyorum. Birazdan yemek alacağım. Belki tetanoz aşısı olurum. Kitabım annemde kaldı. Annem evde, kaosun yeni elçisi olarak güneş batmadan eve girme görevi de bende. 

Patenleri niçin evde bıraktık Abidin? Peki ya koltuk değneklerini? Arkadaşım olur musun Abidin? Benimle jülüni görmeye gelir misin? İstersen dönüş için patenlerimi alabilirsin. Denize de giremedik zaten? Belki Deniz beyi görmeye gidersin? 

Kimse hasta olduğunu kabullenmek istemez mi gerçekten Abidin? Hasta bezlerini nereye koydun? Biraz daha yapsana diyen orospunun yedi ceddine dokunalım mı beraber? Haketti çünkü, yazıcının bir sınırı var Abidin. Sen de sınırlarını iyi belirlemelisin. 

Biz en iyisi lenslerimizi takalım abidin. Renklerin anasına sövmek için fazla güzel bir gün. 

11 Kasım 2021 Perşembe

calm as fuck

anthony burgess, kafasında bir tümör olduğu bilgisini aldığının hemen akabinde oturup yedi tane roman yazmıştı. bu türden bir motivasyona ihtiyacım olup olmadığını bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum. belki de biliyorumdur? belki de kendime apır sapır hobiler bulup onların hepsini farazi bir çöp kutusuna atıyorumdur? soru işaretlerinin gelip gelebilecekleri yerlerin tamamına hakim bir beyin kemirgenini girdiği tüm deliklerin dibinde arıyorumdur? tekmilinde hem de? 


bu kadar uzun cümleler kurarsan dağılırsın. Ama benim dilbilgisim iyi? kendimi mi tekrar ediyorum? hassiktir mi oradan? nereden? yürüyen merdivene takılı kalmış kırmızı penayı ne zaman unuttuk? noluyo lan? ben sana uzun cümleler kurarsan dağılırsın dememiştim ki ben sana bu kadar uzun paragraflar atarsan dağılırsın demiştim. akışta olmak var ya. hah o akışta olma hissi akış kadar simülatif bir yalan işte. aşk, bilinç akışı, geçip giden günler, dakikalar, elektronik aletler. siktiret. 


tehlikeli mi bu? yanlış mı yoksa? karıştı mı yine düşünceler? uzaklaşıyor muyuz? yaklaşıyoruzdur herhalde. hayal kırıklıklarını görebiliyor musun? göremezsin. yanlış yere bakıyorsun. kafanı çevir, en yakınındaki saksının içine sok parmaklarını. ground yourself. this is the massive dizzyness. feelin lonely, not so lonely but for what reason. madness and being crazy are different things. move on. 


nereye gideyim diye sordum sana, yine bir parantez açmak lazım herhalde. 


take off position: 

"ingiliz kültürel çalışmaları'nın popüler kültürün özgürleştirici doğasına ilişkin görüşlerini okuduğumda, gözlerime inanamamıştım. Tam dört yıl önce. Dün gibi hatırlıyorum o anı. Aynı defter, hayatımı karartan orospu çocuğunun evime getirdiği masanın üstünde duruyor. Aynı defter, bana kılavuzluk ediyor. Tam beş yıldır. Bostancı'daki alelade bir kırtasiyeden satın almıştım onu. Dişçiden dönerken. Beş yıldır dişçiye gitmiyor muyum ben? Tesadüfe bak aynı tişört üstümde. Sosyal bilimlerin çelişkilerine küfrediyorum. Başıma geleceklerden en ufak bir haberim (o da ne demekse) yoktu o zamanlar. Okuyodum ben ya! Bu evin balkonundan, molly ve mallory'den de haberdar değildim açıkçası"

safety position:


diplomanda başkasının soyadını görmek istemiyorsan bunu sakın yapma. havlayan köpekleri de siktiret, tren düdüklerini de. ve evet silah seslerini de. mali durumunu düşünme, ne yazacaktım ben roman mıydı öykü müydü? hangi hayatlardı o roman olanlar? alın bunu burdan? aldılar seni oradan. gömü mü bulacağız, bahçede iki ceset var. parmakların mı üşüyor? hayır sobayı yakamazsın. tekrara mı düştün? 

hassiktir oradan. başın ağrıyor sadece. ölü fareler görmeyeceksin bu gece. bu koku rutubet sadece. başının arkası mı ağrıyor? git biraz bal ye. yemeyecek misin? sesleri dinle. bir yudum su, yeteri kadar ışık. dramatize etme çabalarının sonuna kadar buradayız. 


saatine mi tutundun. aferin sana. rejeneratif halisülasyon görüyor olabilirsin. buradan çıktığında tutuklanabilirsin. ama hayır, sobayı yakmayacaksın. tek başına kalmaktan mı korktun? biraz daha yapsana diyen o orospunun sana sandalye fırlattığını ve bunu gururla anlattığını ne çabuk unuttun? kimler gücenecek şimdi bu yazdıklarına? yeterince uzatırsan kimse okumayabilir ve bir kombo kırıcısı olma yolunda bin adım daha atmış olmanın keyfini çıkarabilirsin. ha meditasyon yapmayı deneyerek yozlaşmış yogiler kervanına da katılabilir, halil cibran'ın ermiş'inde asla ve asla sözü geçmeyen "sponsorlu videographer bir vegan" yalanıyla kendini oyalayabilirsin. Dante okuyalım mı biraz? 


noldu kuzum bunalımda mısın? yetmedi mi g kuvveti? senin adına konuşanlar, onlar ki asla senin hakkında karar verme yetkisi olmayanlar, hayal kırıklığına mı uğrattılar seni? satır aralarından seni okuyanlar nerede? burada kimseyi göremiyorum. kafandaki kurbağaları yemedi mi o güzel tavus kuşları? mavi kuş hep mi baygın? atölyeden kaçıp notalara bakmaya gittiğinde ve serdar mine'yi tekmelediğinde ve tekmelemeye devam ettiğinde, tüm linç edilme ihtimallerinin üzerinden geçtiğinde farklı mıydı ayağındaki çoraplar? 


neden molly? ulysses

neden mallory? natural born killers

neden naru? aksi halde nora olacaktı


norway of life filmini izledin mi? inception'da en çok ne dikkatini çekti? kitaplığında kaç kitap var? perdeye bakamadığın o an kimin elini tutuyordun? kendine gel. gelmedin mi? konuşma pratiği yap? egzersiz yap? bi uyku merkezine git? 

"ama dur bi dinle bak ne diyorum ayşe ablanın eniştesi hastalanmış ona bakmak gerekiyor."

"bak ben bu adamı affettim sen şimdi bana ne yaşadığını anlatmazsan yaptığın telefon konuşmasındakileri tekeer tekeer babana anlatırım" 

"neymiş problem ben çok merak ediyorum" 

sensin problem. siktirip gitmen gerekiyor. siktir git. 

15 Kasım 2019 Cuma

başlık bulabiliyorum.

başlangıçta boşluk vardı. bu beyaz grafik yüzeyden, aklınıza gelip gelebilecek tüm kodlama sistemlerine kadar nihai bir boşluk. boşlukta sıkışıp kalamazsın. boşlukta oksijen yoktur. boşlukta elektrik, ısı, ses; hiçbiri yoktu.

bu yazının ismini başlangıçta boşluk vardı olarak belirlemeyi çok isterdim: heyhat! gençliğimizi siktiler :) belki de gerçek özgürlük, dünyaya siktir çekmemeyi seçebilmektir be pomelo?

boşlukta iyilik yoktu. boşlukta kötülük de yoktu. boşlukta ses, elektrik, ısı, ışık? ışık denildiğinde aklıma gelen tek şey, deichmann mağazasında beni karşılayan 70x100 üzeri bilmem kaç değere sahip bir şeyma subaşı posteriydi. şimdi sana bunları anlatıyorum da canım pomelom: sen bunları aktarabilecek misin? ve fakat bozulmayacak mısın bir gün cancağzım?

oza, sarışınım. belki de oza'dır adı?

edebiyat parçalanmaz pomelo'm. edebiyat, yapılır. sen edebiyat yapamazsın. sen bir eşik altı büyücüsü olamayacak kadar basit, neredeyse tamamen çekirdeklerinden arınmış ya da arınmış bir narenciye olmanın ötesine asla geçemeyeceksin. sana ahirette bir yer ayarlayıp ayarlamadıklarından emin değilim. çünkü esasında mutluluk, bir el çırpması bile değil. mutluluğun sesini duyamazsın. ben sosyokültürel, sosyoekonomik ve sosyalpsikolojik bir canlı olarak senden daha şanslıyım. google'a attığım küfürlü mailin cevabı hala gelmediyse, büyük olasılıkla gelmeyecektir. ben bir algoritma yazabilirim. sen ise greyfurta benziyorsun.

27 Ağustos 2019 Salı

Delirmeliyim

Delirmeliyim
Sanki yıllar üzerimden
geçmemiş gibi
ateşlemeliyim havai fişek
deposunu

Henüz görmeye başlamışken
En korkunç ve en büyüleyici
yanlarını yaşamın
Getirebiliyorken ikisini
bir araya, delirmeliyim

Delirmekten vazgeçtiğim
anda kafama düşmeli Caravaggio'nun elmaları
Küf kokusu sinmeli ağzına insanın
Tozu dumana katmazsa
şayet Toz olur insan

Tozu dumana katmalı
toz olmadan


www.herkesinbirsiiriyoktur.gov.tr

get a backbone

yol bitmiyor. yol bitmeyecek. hipster geleneği diye söylemiyorum; ya da ulysses'i okuduğum için hava atmaya çalışmıyorum. ne hakkında yazıyorsun sorusuna verebileceğim tek cevap kendim hakkında kayıtlar tutuyorum. cümleler giderek devrikleşiyor. yazım bozuluyor. o kadar da değil kendini şartlama. -iyisin kötüsün sağ sol- bunun ucu paradoks. bu bir çıkmaz. kendini bu çıkmazla dürtemezsin. geç.

sürekli bölünüyorum dibe vurmak sıçramak ve kurtulmak için bir fırsattı ancak süreklilik halinde yerleşti, içime işledi. daha fazla çiğ köfte yemeli, daha çok ayran içmeliydin. artık bitti. karar vermem gerekiyor. babam gibi bir şeye dönüşmemek ve iyi bir akademisyen olmak idealimdi. doktoramı bitirip irlanda'ya gitmek istiyorum. çıkar ilişkilerinden bıktım. trende görmüş annem. ben bugün anneme "anne ben intihar ettim dedim" yarın tek başıma personel daire başkanlığına gitmek zorundayım. olumsuz tarafından baktığımın farkındayım. işlerin kontrolden çıkmış olduğunu da biliyorum. ben sadece bir sigara daha içmek istiyorum. uyumalıyım. uyku zihni temizler. 

bir şeyler yazmadan uyumak istemedim so point the finger blame the other

müzik dinlerken çalışmayı bıraktığımı fark ediyorum klavyenin tuşlarına basarken sağ el bileğimdeki ağrı azıyor. çatlak kendini hatırlatıyor. gözlüklerimi takıyorum. flashdiski çıkartıyorum. burada meslek hastalıkları hastanesine gittim. karanlık tarafa çekildiğimi hissetsem de biliyorum ki benim tahmin ettiğim gibi bir yer değil orası. öğrenecek çok şey var. öğreneceğim çok şey.

kasılmalar başlıyor. ölmeyeceksin de sürüneceksin cümlesini hatırlıyorum. iğdiş edildik resmen. sükunet ve huzur önemli. mutlu et kendini sloganının götüme girdiğini hissediyorum. telefonumu başka birine vermiş olabileceklerini düşünüyorum. yaşadıklarımın hiçbir şekilde gerçek olmadığına inanmak istesem de akıllı olmak zorunda olduğumu biliyorum. 

"şu anda etrafımda iki kara sinek dolaşıyor. sanırım beni keşfetmeye çalışıyorlar. ben ise arnavut ciğerinin pişme süresinin iki dakika olduğu bilgisini kafama kazıyorum. gerizekalılık mefhumunun en azından benim için baki bir gerizekalılık olmadığı/olamayacağı önermesinden hareketle ve wittgenstein gibi susmadan uzun cümleler kurabiliyorsam hala bir umudun var olduğunu söyleyebilirim."

frankofondur belki bu argüman? yanlı bir söylemdir? klavyeye alışmanın ötesine geçiyor ekran parlaklığı. bazı şeyleri reddediyorum. insanın en çok kendisine yabancı olduğunu belki? belki çıtırtıların geceye çaktığı imlerin üzerinden geçiyorum. öyle ya da böyle hayal kurmak, üretmek zorundayım.

çırılçıplak olamam artık. dövmelerim var. yara izlerimi sevmeyi öğrenmeliyim. hayır demeyi de. delirmenin yeni yollarını bulmalıyım. ama siz foucault'nun deliliğe övgüsünü okumamızı söylemiştiniz? deliliğe övgü erasmus'a aittir. çok yanlış bir insansınız ama sizden nefret edemiyorum?  böyle demeliyim. ama önce gitmeliyim. sağolun'lardan özürdilerim'lerden, tekerlekli çılgınlıklardan uzağa, yolun gerçekten başladığı ve kısa cümlelerin geçmişinin hırpalandığı, hunharca yok edildiği yere dönmeliyim. 

belki de pinkfloydçuluk çoktan kazandı? joseph k'nın ebesi sikileli de oldu baya. kalkalım biz. bacağım zayıfladı. düzenli yemek yemeye başladım. her şeye siktir çekme özgürlüğüne sahip olmayı dilerdim. belki de o hakkı çoktan kazandım? ya da pek çok kişiye hastalık kazandırdım? boyun ağrısı, uyuşan ayağım, kusursuz melodi, kusurlarıyla fark yaratan insanlar. karanlık da estetiktir. en azından estetiği doğurma potansiyeline sahiptir. bir biçimde buna izin verir. kediler, kendi ayaklarının üzerinde durmakta insandan daha iyidir. 

31 Aralık 2018 Pazartesi

go fuck yourself


.
https://www.imdb.com/title/tt2990140/videoplayer/vi3951999513?ref_=tt_ov_vi






mutlu yıllar

yanıp sönen imlece bakana kadar 5 yıl geçti. tabi sen şimdi diyeceksin ki 5 yıl önce ne oldu.
anlatmayacağım. en azından burada değil. çünkü sofi yanımda. reklamlardan sıkıldım. yeni bir
harddisk alma fikri içimi karartıyor. bir sigara daha içmek istiyorum. belki f klavye öğrenirim
belki akla karayı seçmek bir seçenek olmaktan çıkar o zaman.

virgülden sonra boşluk gelmeli. aksini yaptığınızda şöyle oluyor. senkimköpeksindekimikoparıyosun
anlamayan sığır gözlüler sağa geçsin. anlayan dilsiz köpekleri yamacıma alayım. zira az
önce, hemen önce, ters mühendislik eylemini anlamsız kılacak bir mitle karşılaştım.

oraya gideceğim. o arz talep eğrisini çizeceğim.

siktir git keşkeleri kafama fırlatma cüretini kendinde bulan, o arayışta beni unutan, utanmadan terör estirmeye kalkan, beni kalkana çeviren yavşak. yavşakların yavşağı yüce sikik. o yazdıklarını rulo yapıp uygun bir yerine montelemeni isterdim aslında senden, ancak dijital çağda yaşıyoruz.
içkiden arttırabildiğin parayla bastırmanı talep ediyorum o yazdığın sayfaları.

dümdüz gideceksin bak,
duvara doğru.