29 Eylül 2013 Pazar

blood of my blood

anlık duygusal sıçramalardan etkileniyoryanlış sapkın algıların gerçekliği kırmasına izin veriyorsun. saplanıp kalıyor insan hatalı, kırık dökük ve yanlı yansımalara. onlara alışıyorsun ve gerçekliğin, senden başka herkese patolojik görünen bir simge halini alıyor.

bunu daha önce konuşmuştuk. konuşmadığımız, daha doğrusu konuşmadıklarımıza gelince... ''derdini sikeyim butonu'' arayışıyla, "ne gerek vardı?" catchphrase'i arasında geçen zaman boyunca sorguladım. böylesine kısa bir sürenin ardından düşündüğüm şey, sırf normal olduğun için ötekileştirilmenin ne kadar ironik oluşuydu. 

gruplaşmanın gerekliliğini ve gruplaşmanın, kümeleşmenin kaçınılmaz olarak kendini her toplulukta inşa ettiğini fark ettim azizim. farklılıklara tahammül edilmediğini fark ettim. seslerin rahatsız edicilik seviyesini ölçtüm ve  insanların kulaklara tecavüz etmeleri gereken anı pek iyi bildiklerini anladım. evet, sesler duyuyorum. sesler gitti. kendi narsizminin içinde boğulan, kendi kendinin egosunun egosunu derinlerden çıkarıp kuyudan su çeker misali içmeye duran, kuyunun kovası gibi merkeze oturtan varlığını...

rahat yok. rahatsızların arasında rahat edemiyor insan. rahatlıktan rahatsız olanların arasındayken çıban gibi hissediyorsun kendini. hissetmek zorunda bırakılıyorsun. yo, abartmak değil bu. bu bir keşif. ondan çıkıp her zaman olduğu gibi bana ve içselleştirmeye çalıştığım kavramlara yönelen bir keşif sadece. zira anlam her yerde gizlenebilir. yatağınızın altında, sigara paketinizin içindeki son dalda, turistik bir yerden satın aldığınız çakmakta. bazen kanınızdan bir insanın, egosantrizmini doruklarında yaşamak pahasına benliğinizi ezip geçtiği anlarda.. yeter ki düşünün, yeter ki biraz kafa yorun. 

yitip gidecek olan günleri yermiş gibi yiyip bitiriyorum ajandanın sayfalarını. kağıt bitmez, kalem bitmez; tükenen benim belki de. ama yok.. yazarak inşa ederim ben. ben bedenimden çıkarım yazarken. kağıtlar boşa gitmez. hiçbir zaman gitmedi. dedim ya anlam her yerde gizli. anlam hepimize yeter. anlam, dünyadaki canlıların birbirlerine eklemlenerek oluşturdukları bir kılıç gibi. bütün göğüsleri delebilen, paslanmaz çelikten bir kılıç.  bazılarımız, o kılıca nazikçe sürtünen ipeğin eşsiz sesini duymayı başarırken, diğerlerimiz kılıcı bir kenara atıp deşiyor ipekleri. yorgunluk her yerde ifşa eder kendini...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder