Rahatsız edilmek. Şarkının en güzel yerinde, tam da dünyadan
uzaklaşıp kendi içine dönmenin keyfine vardığında, bu bütünün bir
parçası olduğunu yeniden farkettiğin bir anda
kaybolmuşken. Kurşun gibi hızlı, engellenemez bir çağrı. Kaçmaya çalıştığın dizgenin
içine çekiyor seni:
-Decline
Her ne kadar geri çevirmiş de olsam seni, kopardın
beni işte. Cevap verseydim nelerden bahsedecektin kim bilir? Hangi
dünyevi, maddi meseleleri konuşup sıkacaktın canımı? Reddettim seni
ama ne fayda? Tam da bulmuşken kendimi, bıçakla keser gibi yırttın attın varoluşumla
aramda kurduğum o ince bağı. Gık diyemedim o an.
İnsanlar konuşuyor
insanlar hep konuşuyor. İnsanlar susmuyor. Susmayacaklar. Başım ağrıyor.
Güneş açmıyor. Kitap bana kendini açmıyor. Giremedim kitabın içine.
Bunaltıcı bir grilik; grilikten bile bıktım. İnsanlar susmayacaklar. Ne idüğü
belirsiz bir alet satıyor herifin teki. Limon kokusu sardı ortalığı:
gün içinde karşılaştığım doğru düzgün tek gösterge. Göstereni ve
gösterileni aşikar olan tek gösterge: limon kokusu. Var sen düşün gerisini.
Vapurlar bu kadar hızlı gitmiyordu. Ben bu kadar
bunalmamıştım. Hava bu kadar soğuk değildi. Uyku daha kaliteliydi. Uyku
kırmızıydı. Serindi.. Rahatsız etmezdi kimse bizi... Bu kadar çok
küfretmezdim eskiden. Sinirimi bozamazdı 444 1 500. Yokluğun yoktu o
zaman. Varlığınla akardı mutluluk. Acı yoktu. Zihnime tecavüz etmeye
başladı imgeler. Yokluğunu fırsat bilip ırzıma geçtiler. Durduramıyorum
onları. Gitmiyorlar.. Yinelenen sesler; kesik kesik..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder