15 Mayıs 2013 Çarşamba

444 1 500

Rahatsız edilmek. Şarkının en güzel yerinde, tam da dünyadan uzaklaşıp kendi içine dönmenin keyfine vardığında, bu bütünün bir parçası olduğunu yeniden farkettiğin bir anda kaybolmuşken. Kurşun gibi hızlı, engellenemez bir çağrı. Kaçmaya çalıştığın dizgenin içine çekiyor seni:
 
-Decline
Her ne kadar geri çevirmiş de olsam seni, kopardın beni işte. Cevap verseydim nelerden bahsedecektin kim bilir? Hangi dünyevi, maddi meseleleri konuşup sıkacaktın canımı? Reddettim seni ama ne fayda? Tam da bulmuşken kendimi, bıçakla keser gibi yırttın attın varoluşumla aramda kurduğum o ince bağı. Gık diyemedim o an.

İnsanlar konuşuyor insanlar hep konuşuyor. İnsanlar susmuyor. Susmayacaklar. Başım ağrıyor. Güneş açmıyor. Kitap bana kendini açmıyor. Giremedim kitabın içine. Bunaltıcı bir grilik; grilikten bile bıktım. İnsanlar susmayacaklar. Ne idüğü belirsiz bir alet satıyor herifin teki. Limon kokusu sardı ortalığı: gün içinde karşılaştığım doğru düzgün tek gösterge. Göstereni ve gösterileni aşikar olan tek gösterge: limon kokusu. Var sen düşün gerisini.

Vapurlar bu kadar hızlı gitmiyordu. Ben bu kadar bunalmamıştım. Hava bu kadar soğuk değildi. Uyku daha kaliteliydi. Uyku kırmızıydı. Serindi.. Rahatsız etmezdi kimse bizi... Bu kadar çok küfretmezdim eskiden. Sinirimi bozamazdı 444 1 500. Yokluğun yoktu o zaman. Varlığınla akardı mutluluk. Acı yoktu. Zihnime tecavüz etmeye başladı imgeler. Yokluğunu fırsat bilip ırzıma geçtiler. Durduramıyorum onları. Gitmiyorlar.. Yinelenen sesler; kesik kesik..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder