30 Nisan 2013 Salı

Morrissey için

İç/gece- banyo
+Eylül!
-Evet Eylül
+Yine kaldık başbaşa..
-Hoş geldin..
(yüzünü çevirir, kapı kapanır)

Neye yarar kaydetmek, nedir bu sonsuzluk tutkusu? Neden daha özenle seçmiyorsun kelimelerini? Hitap ettiklerin başka, ilgi alanların kaydı, yetkin olmadığın halde...

Ne diyorum ben? Her şey gün gibi ortada değil mi? Suçluyum.

-Her şey gün gibi ortada olduğu için kifayetsiz kelimelerin. Yüzeysel, boş, basit: Ama sen anlamıyorsun-

Evet, bulutlar bulut şeklinde: Çocukların düşledikleri gibi çizmeyişleri gibi tıpkı. Öğrenilen realizm değil bunun sebebi. Onanma kaygısıyla çizilen resimler. Birbirlerini yeniden üreten. Aynı dizgenin ürünleri.

-Fazla düşlemektendir belki de.. Paylaştığında yavanlaşan fikirler, Paylaşmadığında daha lezzetli. Zehirli..-

Bırak git. Bırak yok olsun. Yitsin ezelden beri yaratılagelmiş idollerin peşinde, erisin postmodern kahraman hülyalarının içinde. Boğulsun endüstrinin pompaladığı düşlerde; düşsün, asfalttan doğdu, asfalta karışsın. Külleri uçuşsun. Bunu istiyor.

Geri dön. Tak gözlüklerini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder